Geçtiğimiz 28
günü rafine şeker, soya, süt, buğday ürünleri yemeden, kafeinsiz ve alkolsüz
geçirdim. Dahası da var, haftanın dört
günü yağsız beslendim, o dört günün ikisinde meyve bile yemedim. Kalan üç günde de avakadodan somona,
zeytinden tahine sağlıklı yağlarla neredeyse banyo yaptım. Porsiyonlarım bütün
bu dönemde normalde yediğimin yarısından da azı kadardı.
Önce karbonhidrat
ve meyve ağırıklı, ardından protein ağırlıklı, ardından iyi yağlarla dolu üç
fazdan oluşan bu diyet metobolizma hızını arttırmayı hedefliyor. Günde beş
kere, aşağı yukarı aynı saatlerde yemek yiyerek vücuduna hiç aç kalmayacağı
sinyalini vermek gibi bir hedefi var.
Tabii o hiç aç
kalmamak bence biraz iyi niyetli bir söylem. Bazı saatler açlıktan insanları
pizza veya köfte gibi görmeye başladım. Çin yemeği diye ağlaştım. Ama dayandım. Tatlı düşkünlüğüm olmadığı için
şekeri hiç aramadım.
Benim dört,
kocamın yedi kilo ile vedalaştığı bu 28 günün sonunda kendimi oldukça iyi
hissediyorum ve bu diyeti önce hemen 14
gün daha, sonra da tatil ve yeme içme periyodu bittikten sonra bir 28 gün daha
tekrarlayıp bütün fazla olduğunu düşündüğüm kilolarımla vedalaşmak istiyorum.
Ben aynen
önerdikleri gibi bütün yemekleri dev miktarlarda pişirip porsiyon porsiyon
dondurdum. Bu bana hem
alışveriş yaparken, hem de haftayı planlarken kolaylık sağladı. Bu haftayı planlarken kısmı müthiş mühim,
efektif bir şekilde diyet yapmak için her gün, her oğün yiyeceklerinizi önceden
planlamanız gerekiyor çünkü. Ofiste başka bir mesai arkadaşım da aynı rejimi
yaptığı için birbirimizle yemek değiş tokuşu da yaptık.
Haftanın yedi
günü günde üç oğün ve iki kere ara oğün yemenin, bütün bunlar için hazırlık
yapmanın, dışarıda yemek yiyememenin, alkolsüzlugun zor ve sıkıcı olduğunun
farkındayım. Ama bu düzen bana oldukça iyi geldi. Yine de bu rejimi geçen
yıldaki iş tempomla birlikte yapmak istemezdim. Zamanlamayı seçerken sosyal
hayatım ve iş tempomun sakin olduğu bir zamana denk getirmeye de çalıştım.
Özellikle de
canım isterse her alıştığım yiyecekten vazgeçebilecek kadar motive
olabileceğimi görmekten hoşnutum. Bir
yiyecek veya içeceğe “bağımlı‘ olma
fikri beni sonsuz rahatsız ettiği için bunu tecrübe etmekten memnundum
açıkçası.
Şimdi normal
hayatıma dönüş yaparken bu rejimden öğrendiğim bir takım şeyleri kullanacağım
elbette.
Öncelikle mümkün
olduğu kadar 5 oğün şeklinde yemeye devam etmek istiyorum. Zor olsa da,
haftasonları da. Normalde haftasonları çoğunluklar büyük bir kahvaltı ve erken
bir akşam yemeği yiyorduk ama bu şekilde yemeğe saldırmayacağım diye umut
ediyorum.
Her sabah uyanır
uyanmaz kahvaltı etmeye devam edebilirim. Normalde uyanmamla kahvaltı etmem
arasında 1.5 saat kadar bir vakit oluyordu çünkü.
Hafta içi hiç
kafein almadan yaşayabilirim. Haftasonu mümkünse demli bir çay içerim ama.
Kahveyi zaten ağzıma koymadığım için tuzum kuru gördüğünüz gibi. Günde 10+
fincan kahveye alışık zavallı kocam ilk onbeş gün başağrısından kıvrandı.
Ofiste yanımda
hep olan paketli atıştırmalıkları da artık yemeyeceğim zannederim. Üzerinde
organik, raw, sağlıklı, şekersiz yazsa da içinde tonla tatlandırıcı var çünkü.
Her gün, aksatmadan öğle yemeğimi evden getirebilirsem çok iyi olacak.
Akşam
yemeklerinde de, en azından sair günlerde insani porsiyonlar yemeyi becerirsem,
yemeklerimin sağına soluna tadı artsın diye yağ, fındık fıstık, peynir
sokuşturmak yerine sebzeye asılırsam bu iş olur mu dersiniz?