Thursday 29 September 2016

Horchata

Horchata bir Meksika içeceği, zaten bende ilk ve son kez La Quebrada'da, sokakta içmiş ve pek de beğenmemiştim. Ama bu Cuma Meksika gecesi yapacağım için bunu misafirlerime denetmek istedim. Sokakta içtiğimden daha güzelini düzgün bir tarifle yapabileceğime de inancım vardı ki haklı çıktım. Kendi yaptığım çok daha güzel oldu. Sokakta satılanları belki sadece pirinçle yapıyor olabilirler, benimkinin daha güzel olmasında bademin de etkisi var.

Tarifi şu siteden aldım çünkü dört ayrı tarif üzerinde uğraşıp en iyisini bulma çabaları hoşuma gitti.


İşe tarifte yazdığı gibi 1/3 cup pirinci çekmeye çalışarak başladım ama çekemedim, rondoda boş boş döndüler. Siz bu kısmı direkt atlayabilirsiniz. Olacaksa böyle olmak zorunda diyerek üzerine 3 cup kaynar su döktüm, bir çubuk tarçınla birlikte kabuklarını ayıkladığım bademleri de ekledim. Bademlerin kabuklarından kaynar su, soğuk su şokuyla kurtuldum, üzerine ayrıca kurulayıp tavada çevirmedim. O kısmı da atladım. Bu karışım tezgahta bir gece bekledi.


Sabah bunları blender'dan geçirdim. 4-5 dakika kadar çektim. Ortaya kumlu bir karışım çıkıyor. Buna 2 cup soğuk su ekledim. (Suyu önceden ekleseydim blender'dan taşardı.)


Sonra bu kumlu karışımı tülbentle süzdüm. Benim gibi böyle foş diye hepsini dökmek yerine azar azar koyup tülbenti arada yıkayarak devam etmek daha iyi bir fikir. Çünkü karışım sahiden çok kumlu; tülbenti arada temizlemezseniz akmıyor, duruyor.


Bu ölçülerle büyük bir kavanoz çıktı. Tarifteki gibi şeker, şeker şurubu ve saire eklemedim. Hem ben bu halinde bir sıkıntı görmedim, hem de gelecek misafirlerimin de çok şeker seven insanlar olmadığını biliyorum. Fakat onun yerine bardakta biraz badem likörüyle tatlandırıp içtim, şahaneydi. Kendimi tebrik ediyorum. Soğuk, buzla, tarçın serperek servis edilebilir.

İsterseniz Aralık'ta da yapar, Vampire Weekend'in o sevimsiz şarkısını dinleyerek içersiniz.

Tuesday 27 September 2016

Günaydın!


belVita yeni çıkmış; sadesi ve çikolatalısı var. Hem büyük paketlerde, hem de böyle tek porsiyonluk ambalajda satılıyor. Lif oranı yüksek. Anladığım kadarıyla Weetabix gibi bir ürün. Fakat o kadar şekerli ki anlatamam, tadını kırsın diye yoğurtla yememe rağmen yerken zorlandım. Bana hitap etmedi. Ben almayayım, alana mani olmayayım.  


Bunları ise Ahmet Chicago'dan benim için almış. Bunları da yine yoğurtla yiyorum. Şekerli ama şeker oranı yukarıdakine göre yarı yarıya olduğu için yerken o kadar da zorlanmıyorum. Lezzetlilermiş. 


Migros mlife granola barlar. Yine yoğurtla. Bunları da seviyorum. Şeker oranı Quaker Breakfast Flats ile aynı gibi. Hatırlatırım, bunlarla bir nevi banana split de yapmıştık.  

Bunlar arada kahvaltı çeşitlendirmek için yediğim şeyler. Asıl kahvaltım çoğu sabah 5 kaşık yulaf, yoğurt ve kahve. En güzeli bu. Onunla da arada oynar, bazen içine bir elma, yarım muz falan eklerim.  Ya da yoğurt yerine kefir ile yerim. Bir de ceviz ve evde varsa avokadolu kahvaltıyı çok seviyorum.

Sabah nasıl olsa evdeyim diye uzun kahvaltılar hazırlayıp toplamayı, bununla vakit kaybetmeyi sevmiyorum. Çoğu kez bunları bile bilgisayar başında ya internette gezinirken, ya da çalışmaya çoktan başlamışken yiyorum.  

Thursday 22 September 2016

Pişmiş Tavuğun Başına Gelenler



Tavuğa yavaşça geri dönüyorum. Çünkü günlük proteinimi peynirden yoğurttan, tofudan alamayınca hep kırmızı et yemekten baydım.  Bu da tavuklu tariflerin lezzetli olanlarından biri. Yine Deniz’in çakma Asyatik tarifler kontenjanından.

Evet, belki henüz eylül başında olduğumuz şu günlerde sonbahar, kış size uzak kıtalar gibi görünüyor ama bunun da mevsimi bir gün gelecek. Şöyle içinizin üşüdüğü, hafifçe kırıklığınızın olduğu günlerde bu çorbamsi yemek sizi iyi etmek için birebir.

Malzemeler (2 kişi için)
2 tavuk but
4-5 diş sarımsak (soymadan, kabuklarıyla birlikte) + sonradan üzerine eklemek için 1 diş daha
2-3 acı kırmızı meksika biberi
1 yıldız anason
4-5 (veya daha fazla) taze soğan (ince yeşil kısımlarından birazını çorbanın üzerine serpmek için ayırın)
Maydonoz ve kişniş (sapları çorbanın içine, yapraklar üzerine)
Baş parmak kadar zencefil + çorbanın üzerine biraz daha zencefil rendesi
Tuz, karabiber
Pirinç eriştesi veya sevdiğiniz tur başka bir Asya eriştesi (udon vs.)
1 salatalık (jülyen doğranmış)
Soya sosu (ben Tamari kullanıyorum)
Pirinç sirkesi
Susam yağı


Yapılışı
1. Tavuk, sarımsak, soğan, acı biber, zencefi, yeşilliklerin sapları, tuz, karabiber ve yıldız anasonu düdüklü veya normal bir tencerede, tavuklar yumuşacık, kemiklerinden dökülecek hale gelene kadar pişirin.


2. Tavuklarınız az bişi soğurken bir kaseye az miktarda dövülmüş sarımsak, zencefil rendesi, incecik doğranmış taze soğan ve 2-3 yemek kaşığı soya sosu ve pirinç sirkesi ile bir sos yapın. İşkembecide çorbanın yanına gelen sarımsaklı sirkenin asyalı kardeşi gibi bişi olsun o sosunuz.
3. Salatalıklarınız incecik dilimleyin, maydonoz ve kişnisi kıyın.
4. Eriştelerinizi paketteki açıklamaya göre pişirin, bir kenara alın.
5. Elleriniz biraz yanacak ama tavukları tencereden çıkarıp kemiklerinden ayırın. Irice parcalar halinde didikleyin.
6. Tercihen geniş, ufak boy salata kasesi gibi kaselere didiklenmiş tavuğunuzu, erişteleri yerleştirin, üzerine tavuğun suyunu sıcak sıcak ekleyin. Kasenin üzerine sarımsaklı sosunuzu ve yeşillikleri de serpin. Üzerine biraz susam yağı gezdirin.
7. Dilerseniz üzerine daha acı sos takviyesi yapabilirsiniz.


Bu çorbamsi yemeği bir kere Çin’den aldığım bir takım kuru mantarları da ekleyerek de yaptım. Müthiş bir tad farkı vermese de görüntüsü daha otantik olmuştu. Sizin de elinizin altında mantar varsa kullanabilirsiniz.

Monday 19 September 2016

Kinoalı Salata



İşte Prag yazısında bahsi geçen salata! Bu sıralar bir bu salatayı, bir de Denizbey'in deneyip bizlerle paylaştığı tahinli ve çıtır nohutlu havuç salatasını döndüre döndüre yiyorum.

İşte burada kullandığım malzemeler: bebek roka, tıraşlanmış havuç, çekirdeksiz siyah zeytin, yarım avokado, güneşte kurutulmuş domates dilimleri, 50 gr haşlanmış kinoa, 1 tepeleme tatlı kaşığı pesto sosu, lime suyu ve bu da benden olsun diye eklediğim bir domates.

Tabii ki istediğiniz cins kinoa kullanabilirsiniz. Zeytininiz çekirdeklidir, evde düz limon vardır; ben hiçbir engel göremiyorum.

Saturday 17 September 2016

Çırpılmış Yumurta

Ahmet her sabah şahane kahvaltılar hazırlamaya başladı. Her sabah zeytinimizin, salatalığımızın fotoğrafını çekip Instagram'a koymasak da, bu sıralar güzel kahvaltılar ediyoruz.

Bizde kahvaltı zaten bende değildir. Çok aç uyanan ve hemen kahvaltı etmek isteyen Ahmet'e kıyasla uyandıktan en az bir, bir buçuk saat sonra acıkıyorum. Hem de kahvaltı hazırlamayı aslında pek de sevmiyorum. Ama Ahmet uğraşır.


Çırpılmış yumurta, Amerikan usülü. Bakınız Jamie Oliver bu videoda İngiliz, Fransız ve Amerikan usülü çırpılmış yumurta tarifleri veriyor. Jamie'ye tek tavsiyem yumurtayı nasıl yaparsa yapsın, saçlarını Koleston Kışkırtıcı Kahveler serisiyle karısına boyatmaktan vazgeçmesi.

Çırpılmış yumurtanın üzerine çedar, Frenk soğanı, Tabasco. Tereyağında çevrilmiş mantar. Bazen kırmızı tatlı biber ve domates de pişiriyor. Pastırma. Kompakt bir tabak, güzel bir kahvaltı.

Friday 16 September 2016

Prag

Pazar öğleden sonra karar verip Pazartesi öğlen Prag'a uçtuk ve çok da iyi yaptık. Prag şahane bir şehirmiş, çok mutlu olduk. 

Şehre iner inmez otel yolunda şu epeydir merak ettiğim tridelnik'den yedik. Şehir tridelnikçi dolu; her  çeşidini yedik sanırım. Burada gördüğünüz ilkinin içi çikolata ve çilek doluydu, üzeri kremalıydı. Elmalı-kuru üzümlü-kremalı olanından da yedik. Dondurmalısı için soğuk trdelnik gerektiğinden, o en başarısızıydı. Şekerli-tarçınlı hamur soğukken epey tatsız bence.  


Prag'da geleneksel Çek yemekleri yemedik çünkü zaten üç hafta önce Slovakya'da bir Çek lokantasına gidip tüm Çek spesiyallerini yemiştik ve o ağır yemekler bana hiç iyi gelmemişti. Sauerkraut denen ekşi lahana turşusunun Çek versiyonunu, domuz yağlı ekmeklerini, porsiyonda neredeyse yarım kilodan az gelmeyen domuz ve ördek etlerini sevmiyorum, sevmekten de öte yiyemiyorum. Bilmeseydim denerdim, bildiğim için bulaşmadım. Ayrıca tüm geleneksel mutfaklar epey ağır olsa da, akrabaları Slovak yemeklerinin Çek yemeklerinden daha lezzetli olduğunu düşünüyorum. Neyse, durum böyleyken salatalar ve İtalyan mutfağıyla kafamıza göre takıldık.


Mesela yorulup da girdiğimiz, gayet iddiasız bir yerde yediğim bu kinoalı salata epeydir yediğim en güzel salataydı. Unutmayayım da eve dönünce yapayım diye fotoğrafını çektim. Yakında yapar, yazarım. Ha ama evet, bu bir Çek spesiyali değil neticede.       


Old Town Square'de şu aşağıdaki fotoğraftaki yemekten yedik. Aslında yemedik, ne yazık ki çöpe attık. Ekşi sevene bile ekşi lahana, ham, bryndza peyniri ve patatesten oluşan yemek neredeyse yarım kilo. Bir porsiyonları buymuş, öyle dediler, bence işin içinde inceden bir turiste giydirmece de var sanki. Sokak yemeklerini şu paragrafta özetleyeyim; Çek klobasası yine benim yiyemeceğim bir şey çünkü eti fazla çekmiyorlar. Slovakya'da üzerinde smietena, bolca sarımsak ve bayır turbu ile yenen langos burada ketçap gibi bir domates sosu, sarımsak ve peynirle yeniyor. İlkini tercih ederim. Bir de sokaklarda tahta çubukta spiral patates kızartması satıyorlar; bu iş bizde niyeyse pek tutmadı ama bence güzel bir şey. Yine Slovakya'da yediğim kolach'lar tabii ki burada da vardı. Bunlar da varsa yerim, yoksa aramam; öyle bir pastane ürünü. 


Böyle bir tatlıları daha var; lazenske oplatky, spa wafers. Bir nevi kağıt helva. Bir nevi dev boy komünyon waffle'ı.


Bunlar sonra böyle çikolata, vanilya, fındıkla tatlandırılıp 9 Kat Tat haline de gelmiş. Hoş, o kadar tatlı değil, çok daha güzel. Bir taraftan da tüm bu iş adeta Efkaristiya ayiniyle İsa'nın bedeninden gofrete uzanan yol.


Peki ya buna ne diyeceksiniz? Cokolada.cz Buyrun, vitrin bu. Sincaplar iş başında, çikolatacılığı okulunda öğrenip işe koyuluyorlar, e çalışırken ağızları da boş durmuyor elbet. Bir süre vitrine yapışıp kalmış olabilirim. Dükkanın ortağı kadınla tabii ki sincap sevgisi, Chip and Dale, Aslan Kral sohbeti döndürdük ve kendi sincaplı enstelasyonlarımı kendisiyle paylaştım. Ruj eşim burada galiba. Buradan hem bu sincaplardan, hem de çikolata aldım.


Becherovka'nın bu dörtlü ufak setini Becherovka seven Ahmet için aldım. O da limonluyu ve KV14'ü beğenip dönüşte büyük şişelerinden aldı. Becherovka, Jeigermaister; Becherova Lemon seyreltilmiş limoncello; Cordial eziyet; KV14 ise Underberg gibi. Saydığım tüm bu içkilerin hiçbiri benlik değil.


Pilsner Urquell'i Slovakya'dan biliyorduk, burada da epey içtik. Ferdinand da güzeldi. Bir de bira tadımına gittik. Yine anladım ki sevdiğim biralar genellikle açık sarı lager'lar, herby pilsner'ler; buğday biralarına bir yere kadar tahammülüm var. Hele karamelize biralar, (Aecht Schlenkerla Rauchbier Marzen dışında) isli biralar ve bir bardağıyla insanı doyurup tıkayan stout'ları hiç sevmiyorum. Bu degüstasyon çok keyifli geçti; rehber iki saat boyunca anlattı da anlattı. Artık sonrasında ne kadarı aklımda kalır bilmiyorum ama epey bir şey öğrendik. Bir de tadımda Meksikalılar vardı, sonrasında onlarla içip lafladık. Canım Meksika, zaten hep çok özlüyorum, sıcakkanlı Meksikalıları bulup Meksika sohbeti yapabilince çok mutlu oldum.

Friday 9 September 2016

Lamingtons

Ölçtüm, biçtim, halefim olarak Vera'yı seçtim. En az benim kadar hızlı dondurma yemesi, şokoladeleri üçer beşer hüpletmesi ve kek lafı geçince bile heyecanlanmasıyla yerime bu Yavru Obur Sincap'tan iyisini bulamam. 

Bu Avusturalya spesyali lamington'ı yaparken de aklımda Vera vardı. Bunu bir ara mutlaka ona da yapacağım. 


Ben bu küçük kap için kullandığım malzemeleri yazıyorum. Dilerseniz malzemeleri ikiyle çarpar, hakkıyla büyük bir kek yaparsınız. 

Yarım paket (125 gr) yumuşamış tereyağını 80 gr pudra şekeriyle çırptım. 
1 yumurtayı ayrıca çırpıp yarım çay kaşığı vanilyayla birlikte karışıma ekledim. 
125 gr unu eleyerek, yarım paket kabartma tozuyla beraber ekledim. 
Yağlayıp unladığım kalıba döktüm ve 200 derecede yarım saat kadar, kek altın rengi alıncaya dek pişirdim. Dikkat ederseniz, tereyağı ununa denk, gerçek bir sponge cake.   


20 gr pudra şekeri, 2 çorba kaşığı kakao, 4 çorba kaşığı sıcak suyu karıştırdım. Asıl tarifte böyle bir şey olmamasına rağmen, her tatlıya mutlaka bir likör ekleme aşkıyla buna biraz da badem likörü ekledim.


Küçük karelere böldüğüm kek parçalarını o kakaolu karışıma buladım. Sonra bir kısmını Hindistan cevizine, bir kısmını da şu renkli pasta süslerine batırdım. Aslen tabii ki Hindistan cevizine bulanıyor ama hem dolapta beklemekten yağını tutup sararmış Hindistan cevizleri gözüme pek çekici gelmedi, hem de bu tarifi son on senedir aynı şekilde yaptığım için bu sefer bari bir değişiklik olsun dedim. Sonuç çok daha güzel göründü.  


Bu kekin soğumasını bir türlü bekleyemeyip elim ağzım yana yana yerken aklıma bu fotoğraf geldi. Burada da mutfağa git gel, git gel, anneme defalarca, "Pişti mi? Ne zaman yiycez?" diye sormuştum. İş pişmesini beklemekle de bitmedi ki. Bu sefer de soğumasını beklemek gerektiği ortaya çıktı ama annem en sonunda dayanamayıp bana bir dilim kesti. Tam yiyeceğim, bir de fotoğraf derdi çıkmış belli ki. Şimdi bakıyorum da, tabakta peynirli poğaça da var sanki. Bunca kek deyince, son olarak aklıma büyük halamın genç kızlığında stüdyoda elinde koca bir kekle çekilmiş ve babanemin evinin girişinde duran kekli dev foto portresi geldi. Nefis bir dumur detayıydı.  

Tuesday 6 September 2016

Kahvaltıda yeni arayışlar


Rejim yapmaya başlayalı beri kahvaltı hayatımda daha farklı bir yer tutuyor.  Artık eskisi gibi uyandıktan bir-bir buçuk saat sonra kahvaltı yapmıyorum, uyanır uyanmaz birşeyler yiyorum. Üstelik yediklerim de bazen o an pişirilmesi gereken şeyler.

Jamie Oliver’e atıp tutsam da bazı tariflerinden vazgeçemiyorum. Şu an peynir yemesem de bir süre sonra normal bir yeme düzenine geçince geçen sene bir ara yaptığım şu kahvaltılık muffin’leri düzenli olarak pişirmeyi planlıyorum. En azından haftada bir-iki gün elimin altında hazır bir şeyler bulunur. Kış uzun ve karanlık, her sabah normalden yarım saat erken kalkmanın beni zorlayacağı günler kapıda çünkü.

Üzerine de parmesan yerinde evde olan herhangi bir sert peynir iş görür, dilerseniz içine zeytin parçaları da ekleyebilirsiniz. Hem zeytin tatlı patatesin, bazı insanların çok da bayılmadığı o tatlımsak tadını da dengeler.



Friday 2 September 2016

Okroşka

Okroşka soğuk bir Rus çorbası. Yazın öyle hafif, öyle serinletici ki. Ben burada 2 orta boy patates, 4 yumurta ve 50 gram kadar ham kullandım. Hepsini haşlayıp ufak ufak doğruyoruz. 2 sap taze soğan, biraz dereotu, bir çay kaşığı hardal, tuz ve karabiber. Evde olsaydı turp da eklerdim.  

Malzemeleri istediğiniz oranda ayarlayabilirsiniz ve ham yerine haşlanmış sosisle de gayet güzel olur.  


Bunun üzerine kefir ekledim. Kefir yerine az sulandırılmış yoğurt da olur, o zaman içine bir tatlı kaşığı da mayonez koyuyorum. Yine biraz sulandırılmış süzme yoğurt yoklukta smietana yerine geçer. Ruslar bunu kvass ile de yapıyor ama ben öyle sevmiyorum.



Bu arada buzlukta hep ufak ufak doğranmış patates bulunduruyorum. Lazım olduğunda çabucak haşlayıp kullanıyorum. 

Yalnız Yaşayanlar İçin Yemek (Ya Da Çok Yaşa Derin Dondurucu)

Sağlıklı, ev yapımı yemeklere gönül vermiş, sevgili yalnız yaşayan kişi; seni tüm kalbimle kutlarım. Tek başına yemek yapmak, yemek hazırlamak, sağlıklı bir öğün düzeni oturtmak çok zor bir şey; özellikle de neyi ne kadar pişireceğine karar vermek… Annenin yaptığı gibi bir kilodan zeytinyağlı fasulye yapıp beş gün sabah akşam yiyince tiksinmek, pideciyi speed dial’e bağlayıp popon pide olana kadar hamura dayanmak an meselesi.
 Yeni başlıyorsan her akşama, her öğüne iddialı hazırlıklar gerektirecek yemekler yerine haftanın üç gününe gidecek kadar yemek pişirmeyi hedeflemek daha gerçekçi bence. Her hafta bir çorba/zeytinyağlı ve bir iki gün yenebilecek bir çeşit yemekle konuya ısın. Bakalım ne kadar tüketiyor, ne yemek istiyorsun? İşe gözlem yaparak başla. Dışarıda bir yerde yemek yediğinde önüne kaç köfte, ne kadar patates, ne kadar salata geliyor? Ya esnaf lokantasında ne kadar yemek var tabağında? İşte o miktar evde de ölçün. Çılgınlar gibi her seferinde beş köfte yoğuramayacağına, çeyrek brokoli alamayacağına göre hazırladıklarını dondurmak en kolay yol olacak.
Etlerini bir seferde alıp porsiyonluk paketle. (Benim için bir porsiyon 120- 150 gram et, her ne kadar diyetisyenler 80–100 gram dese de.) Kıyma aldığında onu kıyma olarak dondurup akşam saat yedide yorgunluktan ölürken bir kıyma topağıyla “Ee, daha bunu köfte yapacağıdım,” diyerek bakışacağına bir cumartesi ya da pazar günü köfte haline getirip dondur, köftenle bakış.  Brokoli, karnıbahar gibi sebzelerin en küçükleri bile çok görünüyorsa gözüne, kalanını çiğden dondur. Bir şekilde dondurmayı unuttun ve haftanın sonuna doğru dolabında üzülmeye başlamış brokoli, karnabahar, havuç, pirasa, soğan vs kalmışsa hepsini birden haşlayıp sebze çorbası haline getir. Hiçbir restoranda da önümüze en taze sebzelerden yapılma sebze çorbası gelmiyor ne de olsa, atmayın onları, yazık günah. Olmadı tavada kavurup sebzeli omlet yap. Bütün çorbaları ve sebze yemeklerini elbette ki dondurabilirsin. Dondurmalısın da, 300 gram yemek için uğraştığın vakitle 1 kilo arasında müthiş bir fark yok çünkü. Bir seferde yap, üçe bol, üç değişik zamanda ye.  Zeytinyağlılarını, sebze yemeklerini (fasulye, barbunya, pırasa, bakla gibi pişerken çok da küçülmeyenleri) 300 gram sebzeden yap. Ispanak, semizotu pazı gibi şeyler çok görünse de pisince bir avuç kalacakları için iki günlük yemek için 500-600 gram gerekir, şaşırma. Kabak/ biber dolması gibi taneli yemekler yapacaksan 6 tane dolma rahat rahat yeter. Artan dolma içini her zaman dondurabilirsin.  Patatesi sadece evde bulunsun diye alıyorsan bir kilodan fazla alma, filizleniyor. Soğan da öyle, birer kilodan al, annen gibi 3-5 değil. Bakliyatlar işin en kafa karıştırıcı kısmı. Bir cinsi bir diğerininki, bir paket bir diğerininkini asla tutmuyor. Tek başına, iki akşam yemelik mercimek, kuru fasulye vs. pişirmek istiyorsan 1 cup ölçüsünü kullanmanı öneririm. 1 cup bakliyatı ıslatmak ve haşlamak bana çok anlamsız bir uğraş gibi geldiği için bunu da yapmışken en azından iki cup ölçüsünde yapıp, yarısını haşlanmış halde dondurursan salatalarına da kullanabilirsin. Pirinç, bulgur vs. de 1 cup pişirdiğinde bol bol yetiyor. Makarna için şekilli ölçü yüzüklerifalan satılsa da bir paketin üçte birinin daima iyi bir ölçü olduğuna inanıyorum.

Üşenme, pes etme. Kimse anasının karnından yemek yapmayı bilerek doğmuyor, herkes bir şekilde deneye yanıla öğreniyor. Temel tariflerden sonra çok oyuncaklı bulduğun şeylerin bile aslında yapılabilir olduğunu göreceksin. Hem evde iki dakikada bir şeyler ortaya çıkarmak da, maaş gününün gelmek bilmediği aylarda tedarikli olmak da, kendi seçtiğin şeyleri yemek de ayrı bir zevk. Afiyet olsun!