Geçtiğimiz on günü
Polonya’nın çeşitli kasaba ve şehirlerinde geçirdim. Orayı gezdim, burada bu
müze var bizim konumuz değil ama ne yiyip ne içtiğimi anlatmak istedim.
Öncelikle en merak
ettiğinizi başından söyleyeyim. Nefis yemekler yedik. Polonya gastronominin başkenti olmasa da, her yediğimden çok memnun kaldım. Varşova’ya varana kadar, Zakopane ve Krakow’da genelde tipik Polonya
yemekleri yedik. Büyük şehire varınca ve etrafta çok çeşitli mutfaklar olduğunu
görünce biraz konuyu sulandırıp kendimizi Kore yemeklerine, Özbek böreklerine
atmış olabiliriz ama bu da aslında iyi birşey. Yani gezdiğimiz şehirde yerel
mutfak haricinde seçenek olmamasını ben biraz sıkıcı ve kısıtlayıcı buluyorum.
Bu, her sene zevkle gittiğim, ne yesem çok sevdiğim Girit’te bile böyle.
Size İsrail yazısındaki
gibi top 5 imi sunayım.
5. Kielbasa: Sosis konusunda
Polonya’ya kadar bir numaram Thüringer idi. Ama Kielbasa zannederim
Thüringer’in tahtını aldı. Dişi sert içi
suluca, sarımsağı yerinde nefis bir sosis. Her köşede var ve elbette müthiş ucuz.
4. Zapienka: Altında
mantarlar olan, üzeri salam sosis, peynir, yeşillik, turşu sebze ne isterseniz
döşenen bir tür açık sandviç. tam bir sarhoş yemeği. Ben ayıkken, öğlen vakti yedim. Şehirde
gezerken çeşitli büfelerde görünce bir tane ‘gömmek’ mümkün ama çok da karın
doyurduğu için tatmak için paylaşsanız daha iyi olur.
3. Her türlü turşu,
bayırturbu rendesi, soğuk et tabakları: Şarküteriye aşkım hem genetik, hem de
derin. Dünyanın çeşitli yerlerinden
mortadella, jamon, pastırma ve benzerini taşımak benim için çok olağan
birşey. Polonya beni bu açıdan çok
sevindirdi. Ismarladığımız şarküteri tabakları dev gibi, çok zengin ve
lezzetliydi. Ayrıca bazı etleri kalın kalın kesmeyi seviyorlar ki, bence bu çok
güzel birşey. Soğuk etlerle birlikte gelen turşuların da hepsi çok lezzetliydi.
2. Lahana Sarması:
Bundan birkaç yıl evvel çok soğuk karlı bir kış gününde lahana sarması yapıp
kocama votka ile ikram etmiştim. Bir eş olarak o zirveyi bir daha hiç aşamadım.
Adam o gün bugündür votka/sarma birlikteliğini benimsedi. Bir Marek, bir Pawel
gibi hep böyle yemek istiyor. Polonya’da da hava sıcak falan demedik,
yedik. Burada resmini gördüğünüz sarma
güzeldi ama esas daha da lezzetlisini Krakow’da mantar soslu olarak yedik. Size
de bir daha sarma yapacağınız zaman ince ince sarmakla uğraşmamanızı, bir de
salçalı sos yerine kremalı mantarlı sosa da şans vermenizi öneririm. O da ayrı
bir şekil.
1. šaltıbarščıaı (veya
Litvanya usulü soğuk pancar çorbası): Pancarlı bir cacık desem cacık değil,
üzerindeki haşlanmış yumurta ile tam bir öğün bile olabilir ve son derece
serinletici. Mügebey’in eskiden buraya
koyduğu soğuk başka bir Rus usulü çorbanın Litvanyalı kızkardeşi bence. Ekşisi, tadı, kıvamı ile tam ağzımın tadına
uygundu.
Farkındaysanız Polonya
deyince akla ilk gelen pierogi bu saydıklarımın arasında yok. Yemedim mi?
Elbette yedim ama her zaman bir Özbek mantısını, bir gyozayı pierogi’ye tercih
ederim.
Tatlıya çok düşkün
değilim ama her yerde çok lezzetli görünen pastalar gördüm, ayrıca epey
lezzetli dondurmalar yedim. Polonyalılar dondurmaya düşkün bir millet. Ayrıca
sağda solda satılan, ısıtılıp çok da tatlı olmayan bir orman meyvalı reçelle
yenilen tütsülenmiş peynirlere (Oscypek) bayıldım.
İçki olarak bol bol bira
ve biraz da votka içtik, Polonyalıları küçük bira isteyerek kendime güldürdüğüm
ilk iki günden sonra gerisini ben de koyverdim. İçtiklerimizi merak ediyorsanız
sizi kocamın Instagram’da kullandığı #meetmybeers hashtag'ine alayım. Bir akşam zengin Varşovalıların nasıl
yaşadığını merak ettiğimiz için şekilli bir kokteyl bara gittik fena olmayan
kokteyllere yumulduk. O günün ertesi sabahında biraz zorlandım, ne yalan
söyleyeyim.
Domuz yemiyorsanız ve/ya
vejeteryansanız Polonya seyahatiniz, özellikle de ufak yerleri görecekseniz
biraz zorlu olabilir. Büyük şehirlerde elbette bol bol koşer lokanta da vardı. Koşer demişken, bütün
seyahatin en lezzetsiz ve kötü yemeğini Varşova’da, Yahudi tarihi müzesinde
yedim ne yazık ki. Özellike humus bari acınacak vaziyetteydi.
Sonuçta on gün dünyanın
yağını ve tuzunu yemiş olarak eve döndük. Ama bu geziden mutfağıma o güzel
çorbayı eklemeyi ve en kısa zamanda buradaki Polonya marketlerini bir teftiş
etmeyi planlıyorum.
Gecen sene Varşova'dan getirdiğim şarkuteri hala buzlukta yedik yedik bitmek bilmedi 2 kilo et taşımışım sanırım. Süper yazı olmuş, özendim valla.
ReplyDeleteBillur, siz ne yapmistiniz Varsova'da? Ben bu sefer hardal ve tursu disinda hicbisi getiremedim, arada baska yerlere de ugradigimiz icin. Ama aklim kaldi.
DeleteKardeşim orada master yapıyor arada gidiyoruz. Bayırturbu ,pancar ve soğan turşularını getiririm ben de bence turşu da iyi seçim :) ama sosisini de çok seviyorum o sosisin boynu bükük kalmıştır gelmediği için.
DeleteBen hiçbir şey getiremedim ya acımdan ölücem. Bir hardal bile alamadım oradan oraya koşuşturmaktan. Viki dönerken valize bir kavanoz da benim için atsa keşke. Umudum onda.
Delete