Friday 12 August 2016

Polonya: Ne yedik, ne içtik?

Geçtiğimiz on günü Polonya’nın çeşitli kasaba ve şehirlerinde geçirdim. Orayı gezdim, burada bu müze var bizim konumuz değil ama ne yiyip ne içtiğimi anlatmak istedim.

Öncelikle en merak ettiğinizi başından söyleyeyim. Nefis yemekler yedik. Polonya gastronominin başkenti olmasa da, her yediğimden çok memnun kaldım. Varşova’ya varana kadar, Zakopane ve Krakow’da genelde tipik Polonya yemekleri yedik. Büyük şehire varınca ve etrafta çok çeşitli mutfaklar olduğunu görünce biraz konuyu sulandırıp kendimizi Kore yemeklerine, Özbek böreklerine atmış olabiliriz ama bu da aslında iyi birşey. Yani gezdiğimiz şehirde yerel mutfak haricinde seçenek olmamasını ben biraz sıkıcı ve kısıtlayıcı buluyorum. Bu, her sene zevkle gittiğim, ne yesem çok sevdiğim Girit’te bile böyle.

Size İsrail yazısındaki gibi top 5 imi sunayım.

5. Kielbasa: Sosis konusunda Polonya’ya kadar bir numaram Thüringer idi. Ama Kielbasa zannederim Thüringer’in tahtını aldı. Dişi sert içi suluca, sarımsağı yerinde nefis bir sosis. Her köşede var ve elbette müthiş ucuz.

4. Zapienka: Altında mantarlar olan, üzeri salam sosis, peynir, yeşillik, turşu sebze ne isterseniz döşenen bir tür açık sandviç. tam bir sarhoş yemeği. Ben ayıkken, öğlen vakti yedim. Şehirde gezerken çeşitli büfelerde görünce bir tane ‘gömmek’ mümkün ama çok da karın doyurduğu için tatmak için paylaşsanız daha iyi olur.

3. Her türlü turşu, bayırturbu rendesi, soğuk et tabakları: Şarküteriye aşkım hem genetik, hem de derin.  Dünyanın çeşitli yerlerinden mortadella, jamon, pastırma ve benzerini taşımak benim için çok olağan birşey.  Polonya beni bu açıdan çok sevindirdi. Ismarladığımız şarküteri tabakları dev gibi, çok zengin ve lezzetliydi. Ayrıca bazı etleri kalın kalın kesmeyi seviyorlar ki, bence bu çok güzel birşey. Soğuk etlerle birlikte gelen turşuların da hepsi çok lezzetliydi.


2. Lahana Sarması: Bundan birkaç yıl evvel çok soğuk karlı bir kış gününde lahana sarması yapıp kocama votka ile ikram etmiştim. Bir eş olarak o zirveyi bir daha hiç aşamadım. Adam o gün bugündür votka/sarma birlikteliğini benimsedi. Bir Marek, bir Pawel gibi hep böyle yemek istiyor. Polonya’da da hava sıcak falan demedik, yedik.  Burada resmini gördüğünüz sarma güzeldi ama esas daha da lezzetlisini Krakow’da mantar soslu olarak yedik. Size de bir daha sarma yapacağınız zaman ince ince sarmakla uğraşmamanızı, bir de salçalı sos yerine kremalı mantarlı sosa da şans vermenizi öneririm. O da ayrı bir şekil.




1. šaltıbarščıaı (veya Litvanya usulü soğuk pancar çorbası): Pancarlı bir cacık desem cacık değil, üzerindeki haşlanmış yumurta ile tam bir öğün bile olabilir ve son derece serinletici. Mügebey’in eskiden buraya koyduğu soğuk başka bir Rus usulü çorbanın Litvanyalı kızkardeşi bence. Ekşisi, tadı, kıvamı ile tam ağzımın tadına uygundu.



Farkındaysanız Polonya deyince akla ilk gelen pierogi bu saydıklarımın arasında yok. Yemedim mi? Elbette yedim ama her zaman bir Özbek mantısını, bir gyozayı pierogi’ye tercih ederim.

Tatlıya çok düşkün değilim ama her yerde çok lezzetli görünen pastalar gördüm, ayrıca epey lezzetli dondurmalar yedim. Polonyalılar dondurmaya düşkün bir millet. Ayrıca sağda solda satılan, ısıtılıp çok da tatlı olmayan bir orman meyvalı reçelle yenilen tütsülenmiş peynirlere (Oscypek) bayıldım.


İçki olarak bol bol bira ve biraz da votka içtik, Polonyalıları küçük bira isteyerek kendime güldürdüğüm ilk iki günden sonra gerisini ben de koyverdim. İçtiklerimizi merak ediyorsanız sizi kocamın Instagram’da kullandığı #meetmybeers hashtag'ine alayım. Bir akşam zengin Varşovalıların nasıl yaşadığını merak ettiğimiz için şekilli bir kokteyl bara gittik fena olmayan kokteyllere yumulduk. O günün ertesi sabahında biraz zorlandım, ne yalan söyleyeyim.

Domuz yemiyorsanız ve/ya vejeteryansanız Polonya seyahatiniz, özellikle de ufak yerleri görecekseniz biraz zorlu olabilir. Büyük şehirlerde elbette bol bol koşer lokanta da vardı. Koşer demişken, bütün seyahatin en lezzetsiz ve kötü yemeğini Varşova’da, Yahudi tarihi müzesinde yedim ne yazık ki. Özellike humus bari acınacak vaziyetteydi.

Sonuçta on gün dünyanın yağını ve tuzunu yemiş olarak eve döndük. Ama bu geziden mutfağıma o güzel çorbayı eklemeyi ve en kısa zamanda buradaki Polonya marketlerini bir teftiş etmeyi planlıyorum.



4 comments:

  1. Gecen sene Varşova'dan getirdiğim şarkuteri hala buzlukta yedik yedik bitmek bilmedi 2 kilo et taşımışım sanırım. Süper yazı olmuş, özendim valla.

    ReplyDelete
    Replies
    1. Billur, siz ne yapmistiniz Varsova'da? Ben bu sefer hardal ve tursu disinda hicbisi getiremedim, arada baska yerlere de ugradigimiz icin. Ama aklim kaldi.

      Delete
    2. Kardeşim orada master yapıyor arada gidiyoruz. Bayırturbu ,pancar ve soğan turşularını getiririm ben de bence turşu da iyi seçim :) ama sosisini de çok seviyorum o sosisin boynu bükük kalmıştır gelmediği için.

      Delete
    3. Ben hiçbir şey getiremedim ya acımdan ölücem. Bir hardal bile alamadım oradan oraya koşuşturmaktan. Viki dönerken valize bir kavanoz da benim için atsa keşke. Umudum onda.

      Delete