Friday 27 May 2016

Çin'de Market Alışverişi


Şangay’da kısa bir süre kalsam da market alışverişi yapmaktan geri durmadım. Elli kilometre ötemdeki Almanya’da bile büyük bir mutlulukla market gezerken kendimi nasıl tutabilirdim ki? Kocam da benim gibi marketsever olduğu için uzun uzun çeşit çeşit market gezdik. Şangay’da eve yakın iki tür market vardı; biri Çinlilerin alışverişini yaptığı, Hollanda standartlarına göre dev, Çin’e göre minik bir Tesco, bir de yabancıların alışveriş yaptığı, ithal ürünlerle dolu City Shop.
Her iki markette de pek çok temel ihtiyaç malzemesinin üzerinde İngilizce açıklamalar vardı, Heyecan verici olan çeşit bolluğuydu, çeşitli meyve göreceğimi biliyordum mesela ama otuz bin çeşit pirinç, noodle, bir duvar dolusu tofu cinsi görünce bu Asya mutfağının bir derya deniz, benim daha çook yolum olduğunu bir daha anladım. Şaşırmadım ama, noodle, pirinç derken abartmış marketler ekmek konusunda epey zayıftı. Bir takım Avrupa reçetelerine göre yapılmış ekmekler aldık ama hiçbiri tam da olmamıştı.
Elbette her Asya ortamları akla geldiğinde konusu açılan yılanları, kurbağaları ve çeşitli böcekleri gördüm. Bütün bunların Tesco’da satılıyor olması beni ilk başta güldürse de, hoşuma da gitti. Bunun yanısıra, kasap bölümünde bizim Hollanda’da sadece özel dükkanlarda bulmaya alıştığımız ilginç et kesimleri, sakatatlar, paçalar, beyinler ve hayvan kelleleri, pişmiş ve çiğ halde bulunuyordu.
Kuruyemiş ve kurutulmuş meyve stantlarının (Bu stantların büyüklüğü ufak bir dükkan kadardı bu arada.) önünde kendimden geçtim diyebilirim. Onlarca çeşit baharatla tatlandırılmış kuruyemişlerden, kurumuş lychee'den kurumuş kaktüs meyvesine kadar çeşitlerin olduğu kuru meyvelerden yaptırdığım karışık paketlerle buradaki arkadaşlarımın aklını aldım. Ayrıca Çinlilerin kendilerine has, neredeyse bir yıl bayatlamayan, gıda boyasıyla renklendirilmiş tuhaf kurabiyeleri de çok rağbet gördü burada. Susam helvası gibi olan şekerlemeler de. Bir de kabuk tarçın, yıldız anason, biber gibi baharatlar ve ona yakın çeşit kurumuş çiçek ve yeşil çay alarak döndüm eve, hem çok enteresan, hem de çok ucuzlardı. Bu alışverişten öyle memnun kaldım ki, geçtiğimiz aylarda kocam bir daha Çin’e gittiğinde tekrar sipariş verdim.
Biz de, Mügeler'in Brezilya’ da yaptığı gibi bir gün bütün merak ettiğimiz meyvalardan azar azar alarak deneme yaptık. Hayatımda hiç görmediğim 'salak' isimli meyveyi de böyle tattım. Çok şık bir ayakkabı/çanta gibi görünmesine rağmen tadında çok iş yoktu bence. Ama yıllar evvel Pekin’ de de şekerlemesini yiyip tadına doyamadığım hünnapı öyle sevdim ki dönerken bolca götürdüm. Daha ilginci, diğer bildiğim meyveler bile bizim burada yediklerimizin technicolor versiyonları gibiydi. Sentetik aromaların tadının niye öyle olduğunu Çin’de anladım desem yeridir, Çin’deki meyvelerin tadı aynen öyle yoğun çünkü. Mandalinalar bizim mandalinalardan çok daha kokulu ve tatlı, mangoların çok farklı bir tat derinliği var, adeta durian'a yaklaşan, soğansı ama çok lezzetli bir tat. Sebzeler güzel, çeşitli ve ucuzdu, özellikle onlarca çeşit lahana ve brokolinin arasında burada yaşasam neler neler pişiririm diye düşündüm. Sonradan gittiğim bir kapalı sabit pazarda ise harika beyaz patlıcanlar ve pembe domatesler gördüm. Hani bizim bir türlü kıyıp da pişiremediğimiz, çiğ yediğimiz pembe domateslerden, hemen biraz aldım elbette.
Kozmetik ürünleriyle çok ilgilenmeme rağmen almam mümkün olmadı, markette gördüklerimin çoğu cilt beyazlatma ürünleriydi çünkü. Yine de birkaç tane şu bütün ürünün bir ıslak mendile yedirilmiş olduğu, maska benzeyen cinslerden maske aldım ve Hollanda’ ya gelince o maskelerin Asya göz yapısına uygun şekilde küçücük göz delikleri açılmış olduğunu fark edince çok eğlendim.
Fiyatlara gelirsek, ben dünyanın market alışverişinde en pahalı ülkelerinden birinde yaşadığım için fiyatlar bana çok ucuz geldi. Ama yabancıların çoğunlukla gittiği City Market’teki Alman fırınında ekmekler Hollanda’ya göre bile pahalıydı, haliyle hepsi ithal olan peynir ve tereyağı da. Son yıllardaki bebek mamalarındaki melamin skandalından beri özellikle Hollanda mali bebek mamaları çok popüler olduğu için bu malları markette çok pahalıya gördüm, açıkçası içim acıdı. Sadece zengin insanların çocuklarını sağlıklı besleyebilme lüksüne sahip olduğu, gelir adaletsizliği ile dolu bir ülkede şanslı bir konumda olmaktan dolayı biraz utandım. 
Son olarak, Çin’deki marketlerde iş gücü bol olduğu için herhalde, kasaların ucunda bekleyen ‘paketleyici’ ler vardı. Bu insanlar sen alışverişini öderken el çabukluğu ile iki dev gibi plastik poşeti iç içe geçiriyor (Hollanda’da markete markete götürmek adettir, yoksa parasıyla poşet almak zorunda kalırsın.) ve müthiş bir el çabukluğu ve beceri ile bütün alışverişini ‘torbalıyor’. İşte buna -korkunç çevre düşmanı olduğu için kendi torbalarımı getirerek- alışabilirdim sanırım.

No comments:

Post a Comment